Savunma Reformu

Definition of “Defense reform” is “Defense Industry Organization Structure” which are technological advances – non-continuum in general, possibly leading to disruptive changes in the strength of the military and  minimize the unwanted effects of new international security approaches.  Turkish readers can find out more below with thanks to our friend Muzaffer Ünsaldı.

Savunma reformu tanım itibariyle; geniş ölçüde devamı olmayan ve büyük olasılıkla ordunun gücünde yıpratıcı/bozucu değişimlere yol açacak teknolojik gelişmeler ve yeni uluslararası güvenlik yaklaşımlarının istenmeyen etkilerini en aza indirecek “Savunma Sanayii Organizasyon Yapısı”dır.

Reformun ‘anlam’ını ve devletin buna neden ihtiyaç duyduğunu ortaya koymamız gerekmektedir. Uygulamada; her devlet için kendi güvenlik stratejilerine uygun savunma reformu ihtiyacı sıralanabilse de, ortak olan faktörler de vardır;

 

  • Stratejik Zorunluluk – Çevik Savunma Anlayışı (Agile Defense): Tehditlere, sayıca büyük birliklerle ve ağır stratejilerle cevap veremeyiz. İleri savunma mevzi sistemleriyle, hızlı destek bilrlikleri ve kesin bir saldırıyla düşmanı yenebilecek sistemlere ihtiyaç vardır.
  • Status Quo’nun Zorluğu: Var olan avantajların/durumun devam ettirilmeye çalışılması, vizyonda miyoluğa (vizyonsuzluğa) neden olur. Ve bu sonrasında devletlerin felaketlerine yol açabilir.
  • Artan Gayri Nizami (Asimetrik) Tehdit: Silahsız sivillere saldıran teröristler, düşük yoğunlukta çatışmayı kullanan hasımlar ve yıkıcı silahları kullanan diğer rakipler tehdidi arttırmaktadır. Bunlara kimyasal, biyolojik ve nükleer (CBRN) toplu imha silahlarını da kattığımızda güvenlikte istenmeyen bir dengesizlik ortaya çıkmaktadır.
  • Güce Dayalı (power oriented) Çatışma Ortamı: Yeni elektronik ve siber savaşyeteneklerinin artması, büyük devletlerin özellikle uzay ve uzaktan vurma kapasitelerinin avantajını azaltmaktadır.
  • Dönemsel Avantaj: Her dönemin savaşı o dönemin teknolojik kapasitesine göre şekillenmiştir. Endüstri devrinde kalabalıkların kullanılması, bilgi çağında ağ gücü ve durumsal farkındalığa dönüşerek, savunmadaki reformu de zorunlu hale getirmiştir.
  • Yüksek Çıkar İlişkisi: Devletler reformda başarısız olurlarsa, mevcut askeri üstünlükleri ve sağladıkları barış, huzur ve düzenli ortam zamanla erozyona uğrayacaktır. Jeopolitik alanda çıkar ilişkisi dengesi alehlerine bozulacaktır.

 

Görüldüğü gibi savunma reformu ihtiyacı, bir yenilenmenin ötesinde devletlerin iç ve dış güvenliklerini devam ettirebilmeleri için bir zorunluluktur. Bu yönüyle, savunma unsurlarının modernizasyonuyla karıştırılmamalıdır. Bu doğrultuda savunma reformunun birinci amacı tehdit temelli yaklaşımın yetenek temelli yaklaşıma dönüştürülmesidir. Bu, temelinde çevresel değişimlere uyumun en üst düzeyde uygulanabilmesiyle mümkün olacaktır. Yetenek temelli yaklaşım, özellikle kimin tehdit olacağından çok, potansiyel tehditle nasıl savaşılabileceğine odaklıdır. Dolayısıyla geliştirilecek olan yetenek, esasın ötesinde usule yönelik olmalıdır. Sonuçta yapı gelecekteki asimetrik tehditlere karşı yeteneklerin ve kurumsal yapının kazanılmasına fayda sağlayabilmektedir.

“Savunma Reformu”nun ikinci temel ihtiyacına geçmeden önce, reformun üstüne inşa edileceği “Temel Zorunluluk İhtiyaçları”nı gözden geçirmemiz gerekmektedir.

Bunlar, aşağıdaki şekilde de rahatlıkla görülebileceği gibi; “Stratejik”, Tehdit”, “Teknolojik”, “Riski Hafifletme” zorunluluklarını içeren “Zorlayıcı İhtiyaçlar”dır.

“Zorlayıcı İhtiyaçlar”ın temel alındığı Savunma Reformu; “Operasyonel Hedefler”i de dikkate alacak şekilde, devletin “Savunma ve Güvenlik Stratejisi”ne uygun şekillendirilecektir.

İkinci temel refom ihtiyacına geri döndüğümüzde; bahsedilen mevcut nedenlerden dolayı, kara, deniz ve hava sistemlerinin modernizasyonundan çok, değerler dizisindeki, yani düşünce yapısındaki reformlardır. Burada anlatılmak istenen, soğuk savaş döneminden kalmış askeri doktrin ve herkesçe kabul görmüş uygulamaların (konvansiyonel), yeni tehdit ortamı ışığında revize edilmesidir. Genel görüş doğrultusunda reform, sadece bir modernizasyon değildir. Aynı şekilde, yeni donanımların sağlanması veya yeni teknolojilerin benimsenmesi de değildir.

Savunma reformu, yaratıcı düşünce doğrultusunda kurumların müşterek ve daha iyi çalışması sürecidir.

 

Sonuç

“Savunma Reform”u; bir sonuç olarak değil, bir süreç olarak düşünülmelidir.

Başlatılan reform kesin öngörülebilir bir sonuca ulaşamayabilir. Bunun nedeni, ortaya konacak yeni stratejilerin süreç anında ve sonrasında da gelişmeye açık ve esnek olmasıdır.